Galata köprüsünde bir bahar günü kör bir adam
dilencilik yapıyormuş. Dizlerinin dibine bir tabela koymuş. Tabelanın üzerinde
“ DOĞUŞTAN KÖR “ yazılıymış.
Herkes
dilencinin önünden geçip gidiyormuş. Bir reklamcı bunu görmüş. Tabelayı almış, arkasına
bir şeyler yazmış, olduğu yere tekrar bırakmış.
Ne olduysa
olmuş… Gelip geçen ve bu tabeladaki yeni yazıyı okuyan herkes başlamış
dilencinin önündeki şapkaya para atmaya…
Bir cümle
yetmiş onca kişiyi etkilemeye ve dilencinin şapkasının kısa sürede ağzına kadar
parayla dolup taşmasına…
Ne mi
yazıyormuş?
“ GÜZEL BİR BAHAR GÜNÜ… AMA BEN BAHARI GÖREMİYORUM!
“
Hikâye de
anlatıldığı gibi insanları ilgi ve dikkatini çekmek etkili konuşmaktan
geçmektedir. Hikâyede gözleri olmayan bu adamın kullandığı klişeleşmiş cümlelerle
kendini anlatmaya çalışmak istenen hedefe ulaşmayı sağlamaz. Bu nedenle mesajı
vermek istediğin kişi seni anlamaya çalışmaz ve bunun için çaba göstermez. Ne
söylenirse söylensin, sunuşta karşı tarafı etkileyecek şey doğallıktır. Yukarıdaki
paragrafta reklamcının tabeladaki yaptığı değişiklik insanların algısına
yansımış onların iç dürtülerine dokunmuştur. Farkında olmadıkları şeyi ince bir
mesaj vererek iletmiş, bu şekilde etkili olmasını sağlamıştır. Diğer taraftan insanların
sempatisini kazanmak önemlidir çünkü onlar seni kendine yakın bulduğu kadar
dinlemeyi sürdürür ya da bırakır. Konuşma sesin söze
dönüşmesinden oluşsa da, insan kelimelerle değil resimlerle düşünür. Bir bakıma
giyilen elbiselerin içini dolduran resimler, hayaller, duygular gibi…
Yerinde
kullanılacak bir söz önemli bir soruna çözüm olabileceği gibi, tam tersi
yerinde ve zamanında kullanılmayan uygunsuz bir cümle kişiyi zor durumlarda
bırakabilir. Öyleyse yerinde ve zamanında söylenecek sözlerimizin etkili oluşu,
aynı zamanda bizim gücümüzdür. İnsanın sözü onun gücüdür.
Esra
BAĞDAŞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder