8 Ekim 2013 Salı

1923-1929 Dönemi Türkiye Ekonomisi



1923 yılı geçmişle olan bağları kapsamında siyasi bir devrim olmasının yanında iktisadi açıdan da 1908 ve 1922 iktisadi politikalarının sürekliliği anlamını taşımıştır. Milli iktisat okulunun kalkınma ve modernleşmenin temelinde devlet desteği yaklaşımı 1923 sonrası iktisat politikalarına pusula olmuş ve sonraki dönemi etkilemiştir. Bu dönemde mevcut tekeller imtiyazlı yerli ve yabancı şirketlere nakledilmiştir. 1924 yılında İş Bankası kurulmuş ve bu kuruluşun özel bir önemi vardır. Siyasi kadrolara mensup siyasi kadrolara mensup aktörlerle sermaye çevreleri yakınlaşmıştır. Aynı zamanda bu dönemde yabancı sermaye hareketleri desteklenmiş ve yabancı yatırımlar önemli hale gelmiştir.Dönemin önemli gelişmelerinden diğeri 1923’te oluşturulan İzmir İktisat Kongresi olmuştur. Bu kongrede yeni rejimin karşılaşabileceği tüm iktisadi siyaset“title=”politika” >politika sorunları tartışılmış, tüccar, sanayici ve amele gruplarının oylarıyla karar alınmıştır. Kongre sonucunda iktisadi esaslar kabul edilmiş ve bunlar milli iktisat okulu kararlarıyla paralellik göstermiştir. Genel olarak kalkınmacı, yerli ve yabancı sermayeyi destekleyen, çiftçiyi özendirici, ekonomik hayatla milli unsurları taşımayı hedefleyen politikalar belirlenmiştir. Yedi yıl boyunca uygulanan iktisat politikaları belirlenmiştir.

1926 yılında Kabotaj hakkı yabancı sermayeye yasaklanmıştır. Tarım kesimiyle ilgili olarak yarı feodal bir ortaçağ vergisi olan Aşar vergisi 1925’te kaldırılmıştır. 1927’de Teşvik’i Sanayi Kanunu’nun ilanı ile sınaî yatırım ve işletmelere geniş ayrıcalık ve teşvikler verilmiştir. Dönemin iktisat politikaları 1929 Büyük Buhranı’nın yaşanmasıyla ciddi anlamda olumsuz etkilenmiştir. Aslında Büyük Buhran yaşanmasa da Türkiye ekonomisi Osmanlı borçlarının ilk taksitini ödemeye başlamıştır.1929 yılının etkileri iktisat politikalarını yeni bir sürece sürüklemiştir.

32 yorum:

  1. Güldem Uguz9 Ekim 2013 07:24

    1923-1929 dönemi
    1924 anayasası ile özel mülkiyetin güvence altına alınması ve 1926 yılında yeni Medeni Kanunun kabulüyle taşınmaz mallarda özel mülkiyet rejimiyle bağdaşmayan bütün unsurların tasfiyesi atılımlarıdır. 1925 yılında bir kanunla tüccar ve sanayicilerin Ticaret ve Sanayi Odaları'nda örgütlenmelerine zemin hazırlamıştır.

    YanıtlaSil
  2. Özgün Keziban Özdemir9 Ekim 2013 07:48

    1923 -1938 dönemi
    Cumhuriyetin kuruluşundaki ekonomi politikası iki ilke üzerine kurulmuştur .Milliyetçilik ve devletçilik. ekonomidede milliyetçilik ülke sınırları içerisinde yaşayanların refah ve nutluluğunu sağlamayı ana hedef olarak kabul etmiştir.
    Devletçilik ilkesinin 1929 a kadar uygulanması birçok açıdan güçlüklerle doludur. Bunların başında ; çok uzun yıllar savaşmış ve yorgun olan Türkiye de özel teşebbüse özel tasarrufun çok az olması gelmektedir.Türkler askerlik,memurluk veya çiftçilik ile uğraşmıştır . ticaret ağırlıklı olarak azınlıkların ve levantenlerin elinde bulunuyordu.
    ayrıca Cumhuriyetin kurulması ile 1924 anayasası ile özel mülkiyetin güvence altına alınması ve 1926 yılında yeni Medeni Kanunun kabulüyle taşınmaz mallarda özel mülkiyet rejimiyle bağdaşmayan bütün unsurlerın tasviye atılımları yaşanmıştır.

    YanıtlaSil
  3. Menevşe BAKİOĞLU9 Ekim 2013 08:53

    1923-1929 Dönemi
    1924 anyasası ile özel mülkiyetin güvence altına alınması ve 1926 yılında yeni medeni kanunun kabulüyle taşınmaz mallarda özel mülkiyet rejimiyle bağdaşmayan bütün unsurların tasfiyesi atılımlarıdır.
    1925 yılında çıkarılan bir kanunla tüccar ve sanayicilerin ticaret ve sanayi Odaları'nda örgütlenmelerine zemin hazırlanmıştır.
    1926 da kabotaj kanunu çıkarılmış ve kabotaj haklarının tam olarak uygulanarak Türk deniz ticaretinin ve taşımacılığının gelişmesine yönelik çalışmalar yapılmış 1933 de deniz yolları işletmesi kurulmuştur.
    Bu dönemde ön plana çıkan bir diğer dikkat çekici gelişme bankacılık alanında yapılmıştır. 1929yılında Atatürk'ün önderliğinde kurulan iş bankasının yanı sıra 29 banka daha kurulmuştur.
    1927 yılında sanayi kuruluşlarının teşviki ve korunması amacı ile Teşvik-i Sanayi kanunu çıkmıştır.

    YanıtlaSil
  4. sedef eskivar9 Ekim 2013 10:22

    1923-1929 Dönemi
    1926'da denizcilik alanında Kabotaj Kanunu çıkarılmış ve kabotaj hakkını tam olarak uygulanarak, Türk deniz ticaretinin ve taşımacılığının gelişmesine yönelik çalışmalar yapılmış, 1933'de Denizyolları İşletmesi kurulmuştur. 1993'de İzmir Rıhtım Şirketi ve 1935'de İstanbul Rıhtım Şirketi satın alınarak devletleştirilmiştir. Ayrıca, 1937'de deniz işletmeciliği ve bankacılık işletmelerine yardımcı olmak amacıyla Deniz Bank kurulmuştur.

    YanıtlaSil
  5. Mustafa SOLMAZ9 Ekim 2013 13:17

    -*-*-*- 1923- 1929 Dönemi -*-*-*-

    Türk halkında sermaye olmadığı için devlet halka destek çıkarak sanayinin gelişmesini planlamaktadır.
    Milliyetçilik ve Devletçilik ilkeleri ile sanayinin gelişmesi beklenmektedir.bu dönemde ön hazırlıklar yapılmıştır. Ekonomik ve Siyasi alt yapı oluşturulmaktadır.
    1924-Özel mülkiyetin güvence altına alınması
    1926- Medeni Kanunun Kabulü
    1925- Tüccar ve sanayicilerin ticaret ve sanayi odalarında örgütlenmelerine zemin hazırlanmaktadır.
    Tarımdan ' Aşar ' vergisi kaldırılıyor.
    1924'te Zirai Birlikler ve Zirai kredi Kooparatifleri yasası çıkartılıyor.
    1920'de ise ulaşıma öncelik veriliyor. Demir ve Hava yollarına daha çok önem veriliyor. Demir yolları öncelikle Almanya'nın elinde ama sonrasında TCDD ( Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demir Yolları ) satın alıyor.

    YanıtlaSil
  6. umut yalabık9 Ekim 2013 23:33

    1923-1929 Dönemi

    1923 yılı geçmişle olan bağları kapsamında siyasi bir devrim olmasının yanında iktisadi açıdan da 1908 ve 1922 iktisadi politikalarının sürekliliği anlamını taşımıştır. Milli iktisat okulunun kalkınma ve modernleşmenin temelinde devlet desteği yaklaşımı 1923 sonrası iktisat politikalarına pusula olmuş ve sonraki dönemi etkilemiştir. Bu dönemde mevcut tekeller imtiyazlı yerli ve yabancı şirketlere nakledilmiştir. 1924 yılında İş Bankası kurulmuş ve bu kuruluşun özel bir önemi vardır. Siyasi kadrolara mensup siyasi kadrolara mensup aktörlerle sermaye çevreleri yakınlaşmıştır. Aynı zamanda bu dönemde yabancı sermaye hareketleri desteklenmiş ve yabancı yatırımlar önemli hale gelmiştir.Dönemin önemli gelişmelerinden diğeri 1923’te oluşturulan İzmir İktisat Kongresi olmuştur. Bu kongrede yeni rejimin karşılaşabileceği tüm iktisadi siyaset“title=”politika” >politika sorunları tartışılmış, tüccar, sanayici ve amele gruplarının oylarıyla karar alınmıştır. Kongre sonucunda iktisadi esaslar kabul edilmiş ve bunlar milli iktisat okulu kararlarıyla paralellik göstermiştir. Genel olarak kalkınmacı, yerli ve yabancı sermayeyi destekleyen, çiftçiyi özendirici, ekonomik hayatla milli unsurları taşımayı hedefleyen politikalar belirlenmiştir. Yedi yıl boyunca uygulanan iktisat politikaları belirlenmiştir.

    1926 yılında Kabotaj hakkı yabancı sermayeye yasaklanmıştır. Tarım kesimiyle ilgili olarak yarı feodal bir ortaçağ vergisi olan Aşar vergisi 1925’te kaldırılmıştır. 1927’de Teşvik’i Sanayi Kanunu’nun ilanı ile sınaî yatırım ve işletmelere geniş ayrıcalık ve teşvikler verilmiştir. Dönemin iktisat politikaları 1929 Büyük Buhranı’nın yaşanmasıyla ciddi anlamda olumsuz etkilenmiştir. Aslında Büyük Buhran yaşanmasa da Türkiye ekonomisi Osmanlı borçlarının ilk taksitini ödemeye başlamıştır.1929 yılının etkileri iktisat politikalarını yeni bir sürece sürüklemiştir.

    1923 -1929 dönemi iktisat politikaları ve alınan kararlardan anlaşıldığı gibi liberal kapitalist modelin esas alındığı, sıkı para politikalarının uygulanarak, ekonomik kalkınmada özel girişimlere büyük yer verildiği dönem olmuştur.

    YanıtlaSil
  7. 1923-1929 Dönemi
    1925 yılında çıkarılan bır kanunla tüccar ve sanayicilerin Ticaret ve Sanayi Odalarında örgütlenmelerine zemin hazırlamıştır. 1927 yılında Ali İktisat Meclisi kurulmuştur.Yarısı hükümet yarısı Ticaret ve Sanayi Odası ve diğer meslek kuruluşlarınca seçilen 24 üyeden oluşmaktaydı. Amacı araştırmalar yaparak ve programlar hazırlayarak ekonomik gelişmenın hızlanmasına yönelık kararlar alınmasına yardımcı olmaktı. Bu meclisin çalışmalarına katkı sağlamak ve iktisat politikalarına zemin hazırlayacak İstatistik Umum Müdürlüğü kuruldu (1926). Ayrıca 1928 yılında Tarım ve Ticaret Bakanlıkları birleştirilerek iktisat vekaleti kurulmuş ve politika oluşturulmasında etkili olmuştur. Devletin yapılanması için son derece önemli olan bu kuruluşların yanı sıra 1923-1929 arası dönemde tüm olumsuz koşullara rağmen İzmir İktisat Kongresinde alınan kararlar hayata geçirilmeye çalışılmıştır. Tarımdan aşar vergisi kaldırılmış ve tarımda sermaye birikimine imkan tanınmıştır.

    YanıtlaSil
  8. Ayşenur Elverdi10 Ekim 2013 02:37

    Bu dönemde sanayi alanında gelişmeler diğer alanlara göre pasif kalmıştır.1927 yılında sanayi kuruluşlarının teşviki ve korunması amacı ile Teşvik-i Sanayi Kanunu çıkarılmıştır.Bu kanunla yerli sanayi sektörüne ucuz devlet arazisi tahsisi, çeşitli vergi muafiyetleri,taşıma ve ulaştırma indirimleri gibi teşvikler ve muafiyetler getirilmiştir.Böylece sermaye birikimine devlet desteği verilmiştir.

    YanıtlaSil
  9. 1923-1929 DÖEMİ=1924 anayasası ile özel mülkiyetin güvence altına alınması ve 1926 yılında yeni Medeni Kanunun kabulüyle taşınmaz mallarda özel mülkiyet rejimiyle bağdaşmayan bütün unsurların tasfiyesi atılımlarıdır.
    1925 yılında bir kanunla tüccar ve sanayicilerin Ticaret ve Sanayi Odaları'nda örgütlenmelerine zemin hazırlamıştır.
    Tarım dan aşar vergisi kaldırılmış ve tarımda sermaye birikimine imkan tanınmıştır.
    6 Ekim 1926 kayseri'de açılan uçak fabrikası ,1934'de 6 avcı uçağı üretmiş ve bu uçaklar 50 dakikada ANKARA'ya ulaşmıştır.
    1924'de zirai birlikler ve kredi koperatifleri yasaları çıkarılmıştır.Tarım kredi
    koperatifleri ,zirat okulları ve yüksek ziraat endüstrileri açılmıştır.

    YanıtlaSil
  10. 1927 yılında sanayi kuruluşlarının teşviki ve korunması amacıyla Teşvik-i Sanayi Kanunu çıkarılmıştır.Bu kanunla yerli sanayi sektörüne ucuz devlet arazisi tahsisi,çeşitli vergi muafiyetleri,taşıma ve ulaştırma indirimleri gibi teşvikler ve muafiyetler getirilmiştir.Böylece sermaye birikimine devlet desteği verilmiştir.Milli ekonomi anlayışı ile milli tüccar ve milli sanayici oluşturulmaya çalışılmıştır.Cumhuriyetin ilk yıllarında devlet,temel tüketim ve ara malları alanında ithal ikamesi sağlamak amacıyla un,şeker,pamuk ile kömür,demir ve akaryakıt üretimine özellikle öncelik verilmiştir.

    YanıtlaSil
  11. Nimet KOCABIYIK10 Ekim 2013 06:15

    1923-1929 Dönemi
    Bu dönemde ön plana çıkan bir diğer dikkat çekici gelişme bankacılık alanında yaşanmıştır. 1924 yılında Atatürk' ün önderliğinde kurulan İş Bankası'nın yanı sıra 29 banka daha kurulmuştur. Bunların 27 si küçük ölçekli özel ve yöresel bankalardır.Diğer 2 si kamu bankaları ise Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası ile Emlak ve Eytam Bankasıdır.Bu bankalara ek olarak Osmanlıdan beri faaliyet gösteren Osmanlı Bankası ve Ziraat Bankası gibi büyük bankalarda bulunmaktadır.

    YanıtlaSil
  12. Tuğçe Koçak10 Ekim 2013 09:42

    1923- 1929 Dönemi
    923 yılı geçmişle olan bağları kapsamında siyasi bir devrim olmasının yanında iktisadi açıdan da 1908 ve 1922 iktisadi politikalarının sürekliliği anlamını taşımıştır. Milli iktisat okulunun kalkınma ve modernleşmenin temelinde devlet desteği yaklaşımı 1923 sonrası iktisat politikalarına pusula olmuş ve sonraki dönemi etkilemiştir. Bu dönemde mevcut tekeller imtiyazlı yerli ve yabancı şirketlere nakledilmiştir. 1924 yılında İş Bankası kurulmuş ve bu kuruluşun özel bir önemi vardır. Siyasi kadrolara mensup siyasi kadrolara mensup aktörlerle sermaye çevreleri yakınlaşmıştır. Aynı zamanda bu dönemde yabancı sermaye hareketleri desteklenmiş ve yabancı yatırımlar önemli hale gelmiştir.

    1923 sonrası altı yıllık döneme bakıldığında iktisadi gelişimleri ilgilendiren en önemli iki olay, Türkiye’nin dünya devletleri arasında konumunu belirleyen Lozan Antlaşması ve 1929’da ortaya çıkan Büyük Buhran olmuştur. Lozan Antlaşmasının hükümlerinden, ekonomik sınırlamaların kalkması, borçların ödeme tarihinin 1929 buhranı ile çakışması, emperyalizme verilen bir takım ödünler cumhuriyetin ilk yıllarında iktisadi politikaları etkilemiş ve zorlaştırmıştır.

    Dönemin önemli gelişmelerinden diğeri 1923’te oluşturulan İzmir İktisat Kongresi olmuştur. Bu kongrede yeni rejimin karşılaşabileceği tüm iktisadi siyaset“title=”politika” >politika sorunları tartışılmış, tüccar, sanayici ve amele gruplarının oylarıyla karar alınmıştır. Kongre sonucunda iktisadi esaslar kabul edilmiş ve bunlar milli iktisat okulu kararlarıyla paralellik göstermiştir. Genel olarak kalkınmacı, yerli ve yabancı sermayeyi destekleyen, çiftçiyi özendirici, ekonomik hayatla milli unsurları taşımayı hedefleyen politikalar belirlenmiştir. Yedi yıl boyunca uygulanan iktisat politikaları belirlenmiştir.

    1926 yılında Kabotaj hakkı yabancı sermayeye yasaklanmıştır. Tarım kesimiyle ilgili olarak yarı feodal bir ortaçağ vergisi olan Aşar vergisi 1925’te kaldırılmıştır. 1927’de Teşvik’i Sanayi Kanunu’nun ilanı ile sınaî yatırım ve işletmelere geniş ayrıcalık ve teşvikler verilmiştir. Dönemin iktisat politikaları 1929 Büyük Buhranı’nın yaşanmasıyla ciddi anlamda olumsuz etkilenmiştir. Aslında Büyük Buhran yaşanmasa da Türkiye ekonomisi Osmanlı borçlarının ilk taksitini ödemeye başlamıştır.1929 yılının etkileri iktisat politikalarını yeni bir sürece sürüklemiştir.

    1923 -1929 dönemi iktisat politikaları ve alınan kararlardan anlaşıldığı gibi liberal kapitalist modelin esas alındığı, sıkı para politikalarının uygulanarak, ekonomik kalkınmada özel girişimlere büyük yer verildiği dönem olmuştur.

    YanıtlaSil
  13. selin uludağ10 Ekim 2013 10:12

    ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE EKONOMİSİ (1923-1938)
    Bu dönemde gerçekleştirilen ekonomik gelişmenin, yaklaşık 10 yıldır kesintisiz süren savaşlarda nüfusunun en genç, en verimli, en vasıflı insanlarını kaybetmiş, Osmanlı’nın dış borçlarının 2/3’sini üstlenmiş, ülkenin ekonomik birikimlerinin tamamına yakınını ellerinde tutan azınlıklarca altın stokların büyük çoğunluğu yurtdışına kaçırılmış, petrol kaynaklarının tamamını kaybetmiş, milli burjuvazisi oluşmamış, birkaç atölye dışında sanayi tesisi bulunmayan, Lozan Anlaşması gereği 1928 yılına kadar gümrük mevzuatını düzenleme yetkisi olmayan, büyük çoğunluğu yaşlı ve çocuklardan oluşan 12 milyon nüfusunun %80’i kırsal alanda yaşayan bir ülkede, dünyanın en büyük ekonomik krizi yaşandığı bir dönemde, yorgun ve yılgın insanlarla gerçekleştirildiği dikkate alınırsa, 15 yılda gerçekleştirilen bu ekonomik gelişme tek bir kelimeyle tanımlanabilir: Mucize…
    1838 yılında İngiltere ile imzalanan Baltalimanı Ticaret Anlaşması sonrası Avrupa malları Osmanlı pazarlarını doldurmuş, ülkedeki geleneksel üretici kesim Batı ürünlerinin rekabeti karşısında iktisadi hayattan silinmişti. (1) Gümrüksüz giren İngiliz gelişmiş makine endüstrisi malları Osmanlı'nın korumasız el tezgahı endüstrisini kısa zamanda ezmişti. Türk ekonomisinde Türk’ün adı yoktu. 1900 yılında nüfusunun ¾’ü Türk olan Amasya’da 115 işyerinden 95’i Rumlar, 20’si Ermeniler tarafından işletilmekteydi. Kurtuluş savaşı öncesi ülkedeki bankacılık, ticaret ve endüstri işlerinin 4/5’i azınlıklar elindeydi(2) Babıali mali gücünü kaybetmiş ve büyük devletler tarafından, gelirlerinin denetimini uluslararası bir örgüt olan Duyunu Umumiye’ye bırakmaya zorlanmıştı.

    YanıtlaSil
  14. selin uludağ10 Ekim 2013 10:13

    1923-1938 yılları arasında Atatürk’ün önderliğinde gerçekleştirilen ekonomik kalkınma hamlesi, Türk’e layık olmayan bu şartlara bir başkaldırıydı. Atatürk, bu dönemde uyguladığı her yönüyle milli olan ekonomik sistemi kurmak için çok uzun araştırmalar yapmıştır. Atatürk milli ekonomik sistemi oluşturmak için ekonomi ile ilgili 144 yerli ve yabancı kitabı dikkatle okumuştur. (3) Ancak bu kitapların hiçbirinin tesiri altında kalmamış, kendi metodolojisini kullanarak, bilimi rehber edinmiş, tarihten yararlanmış, ülkenin şartlarını göz önünde bulundurmuş ve aklın gereğini yapmıştır

    1923-1938 döneminde gerçekleştirilenler ekonomik faaliyetleri 9 ana başlık altında değerlendirebiliriz.

    1) Ekonomi ile ilgili kongreler, kalkınma planları, yasal düzenlemeler,

    Atatürk ülkenin dış düşmanlardan kurtarılmasından hemen sonra ekonomik durumu görüşmek ve alınabilecek önlemleri belirlemek amacıyla İzmir'de bir iktisat kongresi toplamıştır. Atatürk Kongre'nin açılış konuşmasında; "Tarihin ve tecrübenin süzgecinden arta kalmış bir gerçek vardır. Türk tarihi incelenirse, gerileme ve çöküntü nedenlerinin iktisadi sorunlara bağlı olduğu görülür. Kazanılmış zaferlerin ve uğranılmış başarısızlıkların tümü iktisadi durumla ilgilidir...Milletimiz düşman ordularını mahvetmiştir. Tam bağımsızlık için şu kural vardır: Milli egemenlik, mali egemenlikle desteklenmelidir. Bizleri bu hedefe götürecek tek kuvvet ekonomidir. Siyasi ve askeri muzafferiyetler ne kadar büyük olursa olsun, iktisadi zaferlerle taçlandırılmadıkça payidar olamaz" diyerek bundan sonra mücadelenin ekonomik düzlemde gerçekleştirileceğinin altını çizmiştir (4).

    Kongre'de bir "Misakı İktisadi" kabul edilmiştir. Kongre'nin üzerinde birleştiği politika; yurt sanayiini ve ticaretini geliştirmeyi amaçlayan, özel girişime öncelik veren, onu koruyan, mülkiyet haklarına saygılı bir ekonomik düzeni, yasal çerçevesi ve kurumlarıyla oluşturmak ve kökleştirmektir (5).
    Bunlara ek olarak
    •Milli Bankaların kurulması,
    •Demiryolları inşasının hükümetçe bir programa bağlanması,
    •Sanayiin teşviki,
    •Yerli malı giyilmesi,
    •Amele denen iş erbabına bundan sonra işçi denilmesi ve sendika hakkı tanınması da,
    Kongre'de alınan kararlar arasındadır (6)

    YanıtlaSil
  15. selin uludağ10 Ekim 2013 10:15

    Dünyada ilk demokratik kalkınma planı 1931 yılında Türkiye'de uygulamaya konulmuştur. Bu plan Atatürk'ün Türk Milleti'ne armağan ettiği önemli bir ekonomik reform hareketidir. Bu kalkınma planları eldeki kıt kaynaklarla halkın ihtiyaçlarının en iyi biçimde karşılanmasına yönelik olarak hazırlanmıştır. Atatürk Birinci Kalkınma Planı'nı 1933-1938 yılları, İkinci Kalkınma Planı'nı ise 1938-1944 yılları için hazırlatmıştır. Her iki kalkınma planının da temel amacı, hammaddesi Türkiye'de olmasına karşın dışardan ithal edilmek zorunda kalınan ürünlerin ülkemizde üretilmesini sağlamaktı.

    Atatürk, Milli Ekonomi Politikasını hedeflerine ulaştırmak için; Aşarın Kaldırılması Hakkında Kanun, Veraset ve İntikal Kanunu, Uluslar Arası Takvim ve Saatin Kanunu, Kabotaj Kanunu, Teşviki Sanayi Kanunu, İcra İflas Kanunu, Ticaret Kanunu, Deniz Ticaret Kanunu, Tapu Kanunu, Medeni Kanun vb. ekonomi ile ilgili temel kanunları yasalaştırmış; Etibank, Sümerbank, Denizbank,Emlak ve Eytam Bankası, Türkiye Sanayi ve Kredi bankası, PTT, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü, DİE, AOÇ, THY, Türkiye Şeker Fabrikaları Genel Müdürlüğü, MTA, EİEİ, TİGEM gibi yıllarca ekonomiye yön verecek olan kurumları oluşturmuştur.

    2) Yabancı sermayenin elindeki stratejik hizmetlerle, madenlerin devletleştirilmesi:

    22.nisan.1924 tarihinde Anadolu demiryollarının devletleştirilmesi hk kanun kabul edilerek çeşitli tarihlerde demiryolu hatları devletleştirilmiştir. Ayrıca; 1.Nisan.1924’de Ergani Bakır İşletmesi, 12.Haziran.1933’de İzmir Rıhtım Şirketi, 1.Ocak.1934’de İstanbul Rıhtım şirketi, 9.nisan.1935’de İstanbul Telefon Şirketi, 1.şubat.1936’da İzmir Havagazı şirketi, 25.ocak.1938’de İzmir Telefon İşletmesi,11.Nisan.1938’de Üsküdar – Kadıköy Su Şirketi, 23.Mayıs.1938’de İstanbul Elektrik şirketi devletleştirilmiştir. Daha doğrusu millileştirilmiştir. Çünkü devletleştirilen bu işletmelerin tamamı yabancı sermayeye aitti.

    Dün, Atatürk ulusal çıkarlarımız için Stratejik hizmetleri millileştirirken, bugün IMF’in, Dünya Bankasının talimatlarıyla Tüpraş, Türk Telekom, THY gibi kuruluşlarımız yabancılara satılmak istenmektedir. Buna karşı çıkanlar da, ekonomiyi felce uğratmakla, çağı anlayamamakla suçlanabilmektedir.

    3) Demiryolu Ağının Genişletilmesi

    Mevcut ulaşım sisteminin kapitülasyonlar döneminde genellikle tarım ürünü ihracatına yönelik merkezlere bağlanmış olması, ekonomiyi sektörlerarası birbirini tamamlayıcı üretim imkanlarından mahrum bırakmıştı. Öyle ki, Anadolu’dan İstanbul’a ürün taşımanın maliyeti, 1923 yılında New York’tan İstanbul’a aynı ürünü taşımanın maliyetinin üzerine çıkmıştı (7). Ulaşımın yetersizliği sanayileşmenin önündeki en büyük engellerden biriydi.

    Bu nedenledir ki, demiryolu ağının genişletilmesi, Atatürk’ün ekonomik kalkınmada en önem verdiği konuların başında gelmiştir. 1923’de 3756 km. olan demiryolu ağı yaklaşık %100 artarak 1939’da 7324 km.ye ulaşmıştır. 1923’de bir kilometre karede 24 m olan demiryolu yoğunluğu 1939’da 51 m.ye yükselmiştir. Demiryolu ile taşınan yük miktarı ise daha çarpıcı bir şekilde artmıştır: demiryolları ile taşınan yük miktarı 1929’da 356 (milyon ton/km) den 1938’de %339 artışla 1.564 (milyon ton/km)’ye yükselmiştir. (8)

    Demiryollarına önem verilmiş olması kara ve deniz ulaşımının ihmal edildiği anlamına gelmez. 1929-1939 yılları arasında karayolları ve demiryolları uzunlukları aynı ölçüde (%42) artmıştır.

    10. Yıl Marşındaki “Demir ağlarla ördük yurdu dört baştan” cümlesi de, konuya verilen önem yanında, topluma ve gelecek dönem yöneticilerine gösterilen hedeftir aslında. Ama, 1938’den sonra gelen yönetimler, Atatürk’ün bu hedefini görmezden gelmede sanki birbirleriyle yarışmışlardır.

    YanıtlaSil
  16. selin uludağ10 Ekim 2013 10:16

    4) Tütün, şeker, alkol ve petrol Tekelinin devlete geçmesi:
    Yabancı sermaye tarafından üretilen ve ithal edilen bazı ürünlerde, karaborsayı önlemek, üretimi kontrol etmek ve halkın sağlığını korumak için devlet tekeli elinde olmasını gerekiyordu. Özellikle Osmanlı döneminde hükümetleri etkileyen, ekonomik gücü büyük boyutlara varan, rejii idareleri diye adlandırılan yabancı tütün şirketlerinin gücünü yokeden Tütün tekelinin devlete geçmesi başlı başına bir devrimdir. 25.Ocak.1926’da Şeker, petrol ve benzin tekeli hk kanun, 9.haziran.1930 Tütün tekeli hk kanun kabul edildi . 1.haziran.1931’de Tekel Genel Müdürlüğünün kuruldu.

    5) Milli Bankaların Kurulması ve Güçlendirilmesi.

    Yabancı bankaların sistem üzerindeki etkisini dengeleyebilmek amacıyla 1924 yılından itibaren İş Bankası, Sümerbank, Etibank, Halk Bankası gibi ulusal bankaların kurulması süreci başlamıştır. Cumhuriyet kurulduğunda, Merkez Bankası görevini bir Fransız Bankası Olan Osmanlı Bankası yürütüyordu. Atatürk, Türk Para Piyasası'nın Türkler'in yönetiminde ve Türkler'in elinde olmasını istemiş ve ekonomiyi bu amaca ulaştırmıştır. 1930'da T.C. Merkez Bankası'nı kurarken danıştığı Dünya'nın iki ünlü Merkez Bankacısının (Almanya'yı korkunç "Weimar Enflasyonu"ndan kurtaran ve bu hizmeti nedeniyle "Mali Sihirbaz" ünvanı verilen zamanın Alman Merkez Bankası Başkanı Dr. Hjalmar Schacht ve yardımcısı Karl Müller'in) olumsuz görüşlerine rağmen Merkez Bankasını kurmuştur.(9) Ancak 1930'dan sonra yabancı uzmanların önerilerine uygun olarak 1931'de 6127 kilo olan, T.C. Merkez Bankası altın mevcudunu, 1938'de 26190 kiloya ulaştırmış, Düyun-u Umumiye Borçlarının, 1933'te yapılan anlaşmaya uygun olarak ödenmesini sürdürmüş, ödemeler dengesi ile devlet bütçesi dengesini kurarak korunmasını sağlamış ve fiyat istikrarının bozmasını da kesin kararlarla önlemiştir.(10)

    Atatürk yönetimindeki Türkiye’de 15 yılda mevduat miktarı 57 kat, mudi sayısı 122 kat artmış, Milli bankaların toplam mevduattaki payı %32’den %82’ye yükselmiştir.

    Dün, bankacılıkta bu istikrarlı tablo varken; bugün Atatürk’ün kurduğu Sümerbank ve Etibank satılmış, satın alanlar tarafından hortumlanan bu bankalara devlet (TMSF) yeniden el koymak zorunda kalmıştır. Halk Bankasının, Ziraat Bankasının yabancılara satışının hazırlıkları yapılmaktadır. HSBC Bank gibi Citi Bank gibi yabancı Bankalar ülkemizin en ücra köşelerine kadar şube açmıştır.


    6) Sanayileşmeye Önem Verilmesi ve Sanayi Kentleri oluşturulması.

    1925 Yılında devlet sermayesiyle Sanayi ve Maadin Bankası kurulmuştur. Bankanın amacı fabrika kurup yönetmek olarak belirlenmiştir. Bu bankanın desteğiyle Kayseri-Bünyan İplik Fabrikası TAŞ, İsparta İplik Fabrikası TAŞ, Kütahya Çini İşleri TAŞ ve bunlar gibi bir çok özel kuruluş devletin de ortak olmasıyla faaliyete geçmiştir.(11).

    Atatürk'ün yatırım politikasının temel amacı, sağlam kaynaklarla finanse etmek şartıyla, en kısa zamanda ülkenin bütün faaliyet alanlarının ve bütün bölgelerinin kalkındırılmasıdır.(12)
    Atatürk Döneminde gerek Devletçe kurulan gerekse özel sektöre kurdurulan fabrikaların tüm yurt sathına dağıldığı görülür. Alpulu, Uşak, Turhal ve Eskişehir’de Şeker Fabrikaları, Nazilli, Bünyan,Ereğli ve Kayseride dokuma fabrikaları, Keçiborlu’da Kükürt, Zonguldak’da Kok, Kayseri’de Uçak, Paşabahçe Cam, Ankara’da Çimento, Zonguldak’da Antrasit, Karabük’de Demir-Çelik, Gemlik’de Suni İpek ve Bursa’da Merinos dokuma fabrikaları. Bu fabrikalar bu Anadolu şehirlerinin çehrelerini değiştirmiş buraları bir sanayi kentine dönüştürmüştür. Atatürk’ün bu politikaları daha sonraki dönemde de sürdürülebilse, fabrikalar ülke sathına dağıtılabilseydi, yüzlerce sanayi kentine sahip olurduk. Dolayısıyla bugün en önemli sorunlarımız olan; işsizlik, büyük şehre göç ve göçün getirdiği gecekondulaşma, arazi yağması, çevre kirliliği, kültür yozlaşması sorunlarından hiçbirini yaşamazdık

    YanıtlaSil
  17. selin uludağ10 Ekim 2013 10:20

    7) Üretimin, Tasarrufun,Yerli Malı Kullanmanın teşvik edilmesi

    Özel sektörü geliştirmek, üretimi artırmak amacıyla 1927 yılında Sanayii Teşvik Kanunu çıkarıldı. Özel sektörce üretilen mal değeri 1927 yılında 15 milyon lira iken 1932 yılında 10 kat artarak 154 milyon liraya çıktı.(13) Atatürk'e göre, enflasyona gitmeden yatırımların hızlandırılabilmesi için, halkın tasarrufa yöneltilmesi ve halk tasarruflarının büyük yatırımları gerçekleştirebilmek için birleştirilmesini sağlayan bir malî yapının kurulması gereklidir. Bu amaçla 18.Aralık 1929’da Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti kurularak tasarruf teşvik edildi.4 Nisan.1929’dan itibaren “Yerli Mallar” 13.aralık.1930’dan itibaren “Milli İktisat ve Tasarruf” Haftaları kutlanmaya başladı.

    Tüm bu çabaların sonucu, ihracat arttı ithalat dizginlendi.

    8) Tarımda halka öncülük, tarımsal üretimi geliştirici tedbirler

    “Türkiye'nin gerçek efendisi, hakiki üretici olan köylüdür. O halde herkesten daha çok refah, saadet ve servete müstehak olan köylüdür.. Binaenaleyh, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin iktisadi siyaseti aslî gayeyi gözetir.1 Mart 1922” özdeyişi Atatürk’ün tarım politikasının özetidir.
    Türkiye'nin tarım alanındaki temel sorunu toprak kıtlığı değil, sürekli savaşlar ve azalan nüfus nedeniyle daha da şiddetlenen emek kıtlığıydı. Birinci Dünya Savaşı sırasında bu durum öylesine ciddi boyutlara ulaşmıştı ki; hükümet, ucuz emek sağlamak ve hayatî tarım üretimini sürdürebilmek için angaryaya başvurmak zorunda kalmıştı. 1923 yılına gelindiğinde yeni devletin sınırları içindeki nüfus -ve onunla birlikte ülkenin üretim kapasitesi- yüzde 20 oranında azalmıştı.(14) Atatürk "memleketimizin genişliğine nispetle nüfusumuz az olduğundan ziraat hususunda makine ve fenni aletler kullanmaya diğer memleketlerden daha ziyade bir mecburiyet vardır" diyordu. Bilimsel tarımın üstünlüğünü köylüye göstermek için Devlet Üretme Çiftlikleri kuruldu. Atatürk, Atatürk Orman Çiftliği’ni bizzat kurdu ve yakından ilgilendi.
    1927 yılında 210.794 olan pulluk sayısı 1936’da 410.365’e çıkarıldı. Tarım Kredileri de 1923 den 1938’e kadar, 8 milyon liradan 41 milyon liraya yükseltildi.1930 yılında tahıl ve un ithalatının yasaklanmasıyla , 5.3 milyon ton olan tahıl üretimi 1938 yılında 8.4 milyon tona, endüstri bitkileri üretimi de 351.000 tondan 704.000 tona çıkarıldı(15)

    Aşarın ve iltizamın kaldırılması, Zirai Kredi Kooperatiflerinin kurulması da tarımın geliştirilmesi için atılmış önemli adımlardır.
    Tüm bunların sonucunda, 1923 yılından 1938 yılına, besin maddelerinin toplam ithalat içindeki payı %16.8’den, % 2.8’e gerilemiştir (16)

    Bir tarım ülkesi olan Türkiye, Atatürk’ten sonra sürdürülen yanlış politikalar nedeniyle, buğdaydan muza, tütünden büyük ve küçük baş hayvana tüm tarımsal ürünleri ithal eder duruma getirilmiştir. Türkiye bugün, onbinlerce ziraat mühendisi işsiz olmasına karşın, tarım alanının çok büyük bir bölümünü değerlendirememek gibi bir garabetin içindedir.

    9) Tüm bunların sonucunda hızlı büyüme

    Tüm bu çalışmaların sonunda, bu dönemde hızlı bir büyüme yaşanmıştır.
    Cumhuriyet tarihinde dönemler itibariyle yıllık ekonomik büyüme :
    1923-1938 yıllarında %8,
    1939-1950 yıllarında %1,
    1950-1990 yıllarında %5,
    1990-2002 yıllarında %2.
    Olarak gerçekleşmiEkonomik Başarıyı Getiren Temel Ekonomik Politikalar

    Bu dönemdeki ekonomik başarıların temelinde, liderin kararlılığı ve uzak görüşlüğü, yönetici kadronun ülke sevgisi, çalışkanlığı ve liderine bağlılığı yatmaktadır. Ayrıca kararlı bir şekilde izlenen ekonomik politikalar da, mucize denebilecek sonuçların alınmasına neden olmuştur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İLYAS SARISU20 Ekim 2013 14:48

      kuzum helal olsun baya güzel bir araştırma olmuş :)

      Sil
  18. selin uludağ10 Ekim 2013 10:23

    1927 yılında yapılan ilk nüfus sayımında cumhuriyetin nüfusunun 13,648,000 kişi olduğu belirlenmiştir. genel nüfusun % 47,71 i çiftçiler % 3,7 si sanatkarlar ve % 2,8 i de tüccarlardan oluşmaktaydı

    YanıtlaSil
  19. ÜMİTNUR ERKUT10 Ekim 2013 10:24

    1923-1929 DÖNEMİ
    1924 anayasası ile özel mülkiyetin güvence altına alınması ve 1926 yılında Yeni medeni kanunun kabulüyle taşınmaz mallarda özel mülkiyet rejimiyle bağdaşmayan bütün unsurların tasfiyesi atılımlarıdır. böylece tarımda mülkiyetin el değişmesi kolaylaşmış ve ekonomik gelişmeyi teşvik etmiştir.

    YanıtlaSil
  20. selin uludağ10 Ekim 2013 10:26

    cumhuriyetin kuruluşundaki ekonomi politikası iki ilke üzerine kurulmaktaydı; milliyetçilik ve devletçilik . her alanda olduğu gibi ekonomide de milliyetçilik, ülke sınırları içinde yaşayanların refah ve mutluluğunu sağlamayı ana hedef olarak kabul etmektedir.

    YanıtlaSil
  21. 1923 - 1929 DÖNEMİ
    1923–1929 döneminde uygulanan iktisat politikaları, geçmiş dönemin devamı niteliğindedir. Devlet desteğiyle yerli ve milli burjuvazi yetiştirilmesini, kalkınmanın ve modernleşmenin temel mekanizması olarak gören yaklaşım, 1923 sonrasının iktisat politikalarına ve atmosferine tamamen damgasını vurmuştur. Bu kapsamda devlet tekelleri, sermayesini bile devlet yardımıyla oluşturmuş olan imtiyazlı özel şirketlere devredilmiştir. Peki, bu dönemde devlet neden ekonomiye müdahale ederek sanayi yatırımları yapmıştır? Çünkü henüz Türkiye’deki özel sektörün sermaye birikimi, sanayi tesislerini kurabilmek için yeterli olmadığı için devlet ekonomide aktif bir görev alarak hem teknolojik girdileri ithal etmiş ve büyük sanayi işletmelerini kurmuş, hem de özel sektörün sanayi yatırımları için öncülük yapmıştır. Böylece Türkiye’nin ilk kapitalistleri, devletçilik döneminin birincil ürünleri olarak devlet eliyle oluşturulmuştur.

    YanıtlaSil
  22. NEŞE ÇELEBİ10 Ekim 2013 14:51

    1923–1938 Dönemi Atatürk’ün Maliye Politikaları:
    Bütçe ve Vergi Uygulamaları
    Bu çalışmanın amacı 1923–1938 döneminde Atatürk’ün Türkiye’de uyguladığı maliye
    politikalarının ele alınarak incelenmesidir. Çalışmada maliye politikalarının incelenmesi, bütçe
    uygulamaları ve vergi uygulamaları olarak iki ana koldan ele alınılmaktadır. Ayrıca bütçe
    uygulamaları 1923–1929 ve 1930–1938 dönemleri itibariyle analiz edilmekte ve vergi
    uygulamalarındaki değişikliklerde ele alınmaktadır. Çalışma 1923–1929 ve 1930–1938
    dönemlerindeki mevcut koşulların Atatürk’ün maliye politikaları tercihine etkilerinin neler
    olduğunu ve uygulanan maliye politikalarının sonuçlarının neler olduğunu ortaya koymaya
    çalışmaktadır.
    Atatürk, “Mali siyasetimiz halkı tazyik etmeden ve ona zarar vermekten
    kaçınmakla beraber, mümkün olduğu kadar dışarıya muhtaç olmadan yeterince gelir
    sağlamak esasına dayanmaktadır” diyerek; mali bağımsızlığın gerekliliğini vurgulamış ve
    uygulayacağı mali politikanın çerçevesini çizmiştir. Mali bağımsızlığın en önemli şartı
    olarak da devlet hazinesinin güçlü ve güvenilir olmasını gerekli görmüştür.
    Bu çerçevede dünya konjonktüründeki gelişmelerinde etkisiyle 1923–29
    döneminde liberal politikalar uygulanarak özel girişim desteklenmiş, 1930–38
    döneminde ise karma ekonomi politikaları (devletçi politikalar) uygulanarak devletin
    piyasayı yönlendirmesi sağlanmıştır. Bu çalışmada Atatürk’ün maliye politikaları farklı
    boyutlarıyla incelenmektedir.

    YanıtlaSil
  23. ALİME ÇELEBİ10 Ekim 2013 15:00

    1923–1938 Dönemi Atatürk’ün Maliye Politikaları:
    Bütçe ve Vergi Uygulamaları

    1. Cumhuriyetin Devraldığı Ekonomik Yapı
    Atatürk’ün uygulamaya koyduğu maliye politikalarının temellerini kavrayabilmek için
    yeni kurulan Cumhuriyetin devraldığı ekonomik yapı ve şartları da göz önünde
    bulundurmak gerekmektedir. Bu anlamda, Osmanlı’dan kalan sosyo-ekonomik mirası
    bilmek önem arz etmektedir.
    Doğrudan veya dolaylı olarak nüfusun 4/5’i tarımla uğraşan Osmanlı
    Devleti’nde, iç ve dış ticaretin neredeyse tamamı azınlıkların elinde bulunuyordu.
    Sanayi üretimi el sanatlarından öteye geçemiyor ve sanayi ürün ihtiyacını ithalatla
    karşılıyordu.1 Ayrıca Osmanlı döneminde Avrupa ülkelerine tanınan kapitülasyonlar
    zaman içinde genişleyerek, tekel, demiryolları, madenlerin işletilmesi, deniz ulaştırması
    gibi iktisadi ve mali alanları Avrupa’nın denetimi altına sokmuştu. Baskı altındaki
    Osmanlı yönetimi yabancılardan borçlanmaya gitmiş ve zaman içerisinde alınan
    borçlar ödenemez hale gelmişti.2
    Osmanlı Maliyesi 1881’de II. Abdülhamit dönemimde (1876–1909) yürürlüğe
    giren “Muharrem Kararnamesi” ile yabancı alacaklıları temsil eden beş ülke temsilcisi
    ve yerli alacakları temsil eden iki temsilciden oluşan, Düyun-u Umumiye İdaresinin
    denetimi altına girmiştir. Bu dönemde Osmanlı’nın ekonomik ve mali kaynaklarını
    denetim altına alan Düyun-u Umumiye İdaresi ikinci bir Maliye Bakanlığı gibi
    uygulamada bulunabiliyordu. İdare, vergileme hakkını devletin elinden almış ve on
    civarında farklı vergiyi doğrudan toplamaya başlamıştı.3
    Yaşanılan bu dalgalanmalar ve büyük borçlanmalar altında idari ve siyasi
    alanlarda sıkıntılar yaşayan Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’na da dahil olmuş ve ağır
    şartlarda savaşmıştır. Savaş sonrasında Osmanlı Devleti, ekonomik yönden çökmüş bir
    ülke görünümünde idi. Savaşların finansmanında iç kaynaklar yetersiz kalmış ve
    Osmanlı yönetimi yüksek miktarda borçlanmaya girmiştir. Yıllar süren savaşlar sonrasında, birçok işyeri kapanmış, üretken erkek nüfusu azalmış, aileler parçalanmış,göçler nedeniyle işsizlik had safhaya varmış, mevcut kaynaklar da önemli ölçüde
    tükenmiştir.4
    Osmanlı’dan kalan bu şartlar altında 1920–22 dönemi ülkemiz için Kurtuluş
    Savaşı’nın yaşandığı zor yıllar olmuştur. Bu dönemde yorgun, maliyesi çökmüş, güzide
    evlatlarını dört cephede kaybetmiş Türkiye5 kendi imkanları ile yeterli olma yoluna
    gitmiştir.6 Atatürk, bu ekonomik koşullar altında sınırlı kaynaklarla Cumhuriyeti
    kurabilmek için tam bir bağımsızlık savaşı vermiştir. Dolayısıyla 1920–22 arasında yeni
    Türk hükümetinin ekonomik politika üretmesi ve kalkınmaya yönelik adımlar atması
    olanaksız durumdadır.7
    Tasvir edilen zor şartlar altında kazanılan Kurtuluş savaşı sonrasında 24
    Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Barış Antlaşması ile Türkiye’nin siyasi bağımsızlığı
    tanınmıştır. Ancak Lozan Antlaşması ile elde edilen bu siyasal bağımsızlığın
    sürdürülebilirliği, ekonomik bağımsızlığın da gerçekleşmesi ile mümkündü. Bu amaçla
    17 Şubat 1923’te bağımsız ekonomi için Atatürk’ün desteği ile ilk adım atılarak Türkiye
    İktisat Kongresi toplanmıştır.8

    YanıtlaSil
  24. RABİA ZEYBEK10 Ekim 2013 15:29

    1923-1929 DÖNEMİ

    1924-1929 döneminde yılda ortalama yüzde 10,9 sanayi üretim ise yüzde 8,5 oranında artış kaydetmiştir. Bu sonuç, üretim kapasitesine yapılan ilavelerden çok, geçmişte meydana gelen kapasite boşluklarının kullanılmasının bir sonucudur. 29 Ekim 1929’de ABD’de yaşanan ekonomik krizden Türkiye Cumhuriyeti de etkilenmiş; devletçi, müdahaleci ve milliyetçi politikalar uygulanmaya başlanmıştır.
    Bir ülkenin kalkınmasında en önemli girdi olan ve beşeri sermaye olarak nitelendirilen insan unsuru da ne yazık ki Cumhuriyetin kuruluşunda ekonomiye katkıda bulunacak niteliklere sahip olmaktan uzaktı.
    1920’lerde kalkınmacı anlayışı ulaştırma altyapısının geliştirilmesi, özellikle demiryolu yapımı oluşurmuştur. Demir yolları Almanların elinden daha sonra devlet alıyor TCDD oluşur.
    1924 anayasası ile mülkiyet güvence altına alınmıştır ve medeni kanun kabulüyle taşınmaz mallar özel mülkiyet rejimiyle bağdaşmayan bütün unsurların tasfiyesi.
    Tarımda aşar vergisi kaldırılmış tarımda sermaye biriktirme imkanı tanınmış.
    1926’da kabotaj kanunu çıkarılmış. Bu durum Türk deniz ticaretinin ve taşımacılığının gelişmesine yönelik çalışmalar yapılmış. Kabotaj hakları yabancılara verilmişti yabancılardan geri aldık.
    1927 yılında Teşvik-i Sanayi Kanunu ile yerli sanayi sektörüne ucuz devlet arazisi, vergi muafiyeti, taşıma ve ulaştırma indirimleri gibi teşvikler getirilmiştir. Sermaye birikimine devlet desteği verilmiştir.
    Amacı; belli bir sanayi yok sermaye yok. Milliyetçi ve devletçilik eşliğiyle sanayi kurulmasına ön hazırlıklar yapılıyor.

    YanıtlaSil
  25. GİZEM GÜRSOY11 Ekim 2013 05:35

    1923-1929 DÖNEMİNDE İZLENEN SANAYİ POLİTİKASI 1923-1929

    Döneminde izlenen sanayi politikalarını beşeri ve mali sermaye yetersizlikleri büyük ölüde etkilemiştir. Lozan anlaşmasına göre Anadolu’dan 1 milyon, Doğu Trakya’dan 190 bin, İstanbul’dan 70 bin, Rum ve Yunanistan’dan 400 bin Türk mübadele işlemine tabi tutulmuştur. Gidenlerin kompozisyonu çoğunlukla tüccarlar, sanayiciler, sanatkârlar, serbest meslek sahipleri oluştururken, gelenlerin büyük bir çoğunluğunu tarım kökenli Türkler oluşturuyordu. Şirket sermayelerinin ve arz edilen emeğin %15’inin Türkler, sermayenin %50’sinin ve iş gücünün %60’ının Rumlar tarafından sağlandığı bir ortamda bu müdahalelerin uzun dönemde ekonomimizin millileştirilmesine olumlu katkısına karşılık, kısa dönem Türk endüstrisi, iş hayatı ve beşeri sermayesi üzerinde olumsuz etkilerinin olduğunu rahatça söylemek mümkündür. Liberal dönem olarak adlandırılan 1923-1930 dönemindeki Devletin sanayi politikalarında rol oynamasının temel nedeni, o dönemde ülkemizde ulusal girişimci sınıfın yeterince bulunmayışının, bu sınıfın oluşturulma isteğinin ve devletin ekonomik kaynaklarının bazı işleri fiilen üstlenmeye yetmemesinin sonucudur. Bu dönemde Devlet doğrudan imalat sanayi yatırımlarına girişmek yerine, Sanayi ve Maden Bankası kurmak (1925) ve Sanayi Teşvik Kanunu çıkarmak şeklinde teşvik ve iştirak yöntemlerini benimsemiştir. Özellikle 1924 yılında kurulan İş Bankası da özel sektör girişimcileri destekleyerek anapara birikimlerini sağlamaya yardımcı olmak ve özel sermayenin iştirakını ve karma ortaklık sistemini özendirmek şeklinde özetlenebilir[6].

    1923-1929 DÖNEMİNDE İZLENEN TARIM POLİTİKASI

    1923-1929 yılları tarımsal üretim bakımından “altın yıllar” olarak görülebilir. Savaş koşullarından %50 dolayında üretim düşmeleri gözlenen başlıca ürünlerde savaş öncesi üretim hacmine 1923’ü izleyen bir iki yıl içinde ulaşıldı. Bu olumlu gelişmede, Anadolu’nun erkek nüfusunun yeniden toprağa dönmesine imkân veren barış koşulları en önemli rolü oynamakla birlikte, tarıma dönük olumlu politikaların fiyat ve vergi değişkenleri yoluyla çiftçiler lehine kaynak yaratma sonuçları da belirleyici olmuştur. Özellikle Batı Anadolu’da nüfus mübadelesinin yarattığı değişmeler bazı ticari ürünlerin olumsuzluğa sebep olsa da sinai büyüme hemen hemen iki katı büyüme hızına ulaşmıştır[8].

    İZLENEN BANKACILIK POLİTİKALARI
    İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararlar hemen uygulanmaya başlanmış, ticaretin finansmanı için ana banka hüviyetindeki İş Bankası 1924 yılında kurulmuştur. Böylece ticaret bu banka etrafında kümelenmiş özel bankalarla yürütülecektir.

    Sanayi kesiminin finansmanı için de Sanayi ve Maadin Bankası’nın kuruluşu gündeme gelmiştir. Bu banka 1925 yılında kurulmuş, kamuya ait pek çok sanayi kuruluşunun hissesi bu bankaya geçmiştir. Ayrıca, özellikle sanayi kesimine işletme kredisi vermek üzere Türk Sanayi Kredi Bankası kurulmuştur.

    Tarımın finansman sorunu ise Ziraat Bankasının yeniden organizasyonuyla çözümlenmeye çalışılmıştır. Banka anonim şirket statüsüne kavuşturulmuş, ayrıca sermayesi de artırılmıştır.

    Bur döneme damgasını vuran bir diğer gelişme de yerel bankanın hızla artmasıdır. Osmanlı Devleti zamanında bankacılık sisteminde büyük şehirler dışında faaliyet göstermeyip Anadolu’ya inememesi bazı olumsuzluklara sebep olurken şubelerin artırılması bunun önüne geçmiştir. Arzu ve ihtiyaçlara paralel olarak banka sayısında büyük patlama olmuştur[10].

    YanıtlaSil
  26. 1923 - 1929 DÖNEMİ
    1923-1929 döneminde yurt sanayisini ve ticaretini geliştirmeyi amaçlayan, özel girişime öncelik veren, onu koruyan, mülkiyet haklarına saygılı bir ekonomik düzeni, yasal çerçevesi ve kurumlarıyla oluşturan ve kökleştiren bir politika hakimken; 1930-1938 döneminde devletçilik benimsenmiştir. Ancak Atatürkçü devletçilik, kamu hizmeti dışındaki ticari ve sanayi teşebbüslerinin pazar ekonomisi kuralları gereğince kurulup işletileceği ve günü gelince geniş bir mülkiyet zemini üzerinden özel kesime devredileceği, kalkınmada devlet öncülüğünü tanıyan bir pazar ekonomisidir. Atatürk zamanında özel teşebbüsü teşvik eden ve koruyan bir politikadan, devletçiliği benimseyerek, öncülük yapan bir politikaya geçilmesinin gerekçelerini de incelemek gerekir.

    YanıtlaSil
  27. 1923-1929 Dönemi

    1923 yılı geçmişle olan bağları kapsamında siyasi bir devrim olmasının yanında iktisadi açıdan da 1908 ve 1922 iktisadi politikalarının sürekliliği anlamını taşımıştır. Milli iktisat okulunun kalkınma ve modernleşmenin temelinde devlet desteği yaklaşımı 1923 sonrası iktisat politikalarına pusula olmuş ve sonraki dönemi etkilemiştir. Bu dönemde mevcut tekeller imtiyazlı yerli ve yabancı şirketlere nakledilmiştir. 1924 yılında İş Bankası kurulmuş ve bu kuruluşun özel bir önemi vardır. Siyasi kadrolara mensup siyasi kadrolara mensup aktörlerle sermaye çevreleri yakınlaşmıştır. Aynı zamanda bu dönemde yabancı sermaye hareketleri desteklenmiş ve yabancı yatırımlar önemli hale gelmiştir.Dönemin önemli gelişmelerinden diğeri 1923’te oluşturulan İzmir İktisat Kongresi olmuştur. Bu kongrede yeni rejimin karşılaşabileceği tüm iktisadi siyaset“title=”politika” >politika sorunları tartışılmış, tüccar, sanayici ve amele gruplarının oylarıyla karar alınmıştır. Kongre sonucunda iktisadi esaslar kabul edilmiş ve bunlar milli iktisat okulu kararlarıyla paralellik göstermiştir. Genel olarak kalkınmacı, yerli ve yabancı sermayeyi destekleyen, çiftçiyi özendirici, ekonomik hayatla milli unsurları taşımayı hedefleyen politikalar belirlenmiştir. Yedi yıl boyunca uygulanan iktisat politikaları belirlenmiştir.

    1926 yılında Kabotaj hakkı yabancı sermayeye yasaklanmıştır. Tarım kesimiyle ilgili olarak yarı feodal bir ortaçağ vergisi olan Aşar vergisi 1925’te kaldırılmıştır. 1927’de Teşvik’i Sanayi Kanunu’nun ilanı ile sınaî yatırım ve işletmelere geniş ayrıcalık ve teşvikler verilmiştir. Dönemin iktisat politikaları 1929 Büyük Buhranı’nın yaşanmasıyla ciddi anlamda olumsuz etkilenmiştir. Aslında Büyük Buhran yaşanmasa da Türkiye ekonomisi Osmanlı borçlarının ilk taksitini ödemeye başlamıştır.1929 yılının etkileri iktisat politikalarını yeni bir sürece sürüklemiştir.

    1923 -1929 dönemi iktisat politikaları ve alınan kararlardan anlaşıldığı gibi liberal kapitalist modelin esas alındığı, sıkı para politikalarının uygulanarak, ekonomik kalkınmada özel girişimlere büyük yer verildiği dönem olmuştur.

    YanıtlaSil
  28. İLYAS SARISU20 Ekim 2013 14:27

    1923-1929 dönemi ;
    Atatürk’ün ekonomi politikası Türk Milleti’nin çağdaş uygarlıkseviyesine ulaştırılması hedefine yöneliktir. Geçimini ilkel yöntemlerletarımdan sağlamaya çalışan yoksul ve eğitimsiz bir toplum, yerli ürünleryerine ithal mallarını korumayı amaç edinen bir gümrük rejimi, demir vedeniz yolları gibi en önemli sektörlere hakim yabancı şirketlerin ülkeyi terketmeleri, daha da önemlisi devleti zor durumda bırakan Düyun-u Umumiyenedeniyle bütün ticari faaliyetleri büyük ölçüde durmuş bir ülkedurumundaki Türkiye’de her şeyi yeniden inşa etmek gerekiyordu. Tüm buproblemlerin çözümlenebilmesi ve yeni kurulacak olan devletin ekonomipolitikasına yön verecek önlemlerin belirlenmesi için 1923’te İzmir İktisatKongresi düzenlenmiştir. 1923’ten 1929’a kadar geçen sürede siyasi, hukuki ve sosyal alanlardaortaya çıkan önemli gelişmeler, ekonomi politikalarının acil önlemleriçerecek biçimde şekillendirilmesini gerekli kılmıştır. Bu anlamda İzmir İktisat Kongresi’nin Cumhuriyetin ilk yıllarındaki politikaların belirlenmesinde özel bir önemi vardır..

    YanıtlaSil
  29. NAZLI PARİMLİ24 Ekim 2013 06:35

    1923 - 1938 ARASI DÖNEMİN DEĞERLENDİRİLMESİ

    1923-38 arası dönem yeniden yapılandırma ve ekonomik örgütlenme çabaları içerisinde geçmiş sanayileşme ve tarım alanında önemli adımlar atılmıştır.bu dönemde amaç ; ulusal ekonomik bağımsızlık sağlanarak,çağdaş bir ulus devletini gerekli kuralları ve kurumlarıyla oluşturma şeklinde ifade edilir.
    Toplumda sınıf farklılıkları ve çatışmaları engellemeye ulus ve ulusal birlik bilinci yerleştirmeye çalışılmıştır.

    YanıtlaSil
  30. 29 Ekim 1929'de ABD'de yaşanan ekonomik kriz sonrasında başlayan süreç tüm dünyayı iktisadi açıdan büyük bir çıkmaza sokmuş ve bu bunalım ülkemizi de derinden etkilemiştir.1930 yılı,Cumhuriyet dönemi Türk ekonomisinde bir dönüm noktasıdır.1929 krizi sonrasında tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de,devletçi,müdahaleci ve korumacı politikalar uygulanmaya başlanmıştır.1. Dünya Savaşı öncesinde uygulanan altın standardı,yani altın karşılığında kağıt para basılması ve döviz kurunun da altın kuru üzerinden hesaplanıyor olmasına dayanan sistem,savaş sonrası Avrupa ülkelerinde terk edilmiştir.Savaş sonrası parayı şiddetle ihtiyaç duyan Avrupa ülkeleri karşılıksız para basmışlar ve neticede enflasyon yaşanmaya başlamıştır.Bu ortamda Avrupalı yatırımcılar paralarını altın karşılığı para basmayı sürdüren ABD bankalarına yollamışlar ve New York yeni dünya finans merkezi olmuştur.

    YanıtlaSil
  31. bilgehan aktürk27 Ekim 2013 09:39

    1923-1929 Dönemi

    1923 yılı geçmişle olan bağları kapsamında siyasi bir devrim olmasının yanında iktisadi açıdan da 1908 ve 1922 iktisadi politikalarının sürekliliği anlamını taşımıştır. Milli iktisat okulunun kalkınma ve modernleşmenin temelinde devlet desteği yaklaşımı 1923 sonrası iktisat politikalarına pusula olmuş ve sonraki dönemi etkilemiştir. Bu dönemde mevcut tekeller imtiyazlı yerli ve yabancı şirketlere nakledilmiştir. 1924 yılında İş Bankası kurulmuş ve bu kuruluşun özel bir önemi vardır. Siyasi kadrolara mensup siyasi kadrolara mensup aktörlerle sermaye çevreleri yakınlaşmıştır. Aynı zamanda bu dönemde yabancı sermaye hareketleri desteklenmiş ve yabancı yatırımlar önemli hale gelmiştir.Dönemin önemli gelişmelerinden diğeri 1923’te oluşturulan İzmir İktisat Kongresi olmuştur.

    YanıtlaSil